İnsanoğlu garip bir canlı… Kimi stres atmak için yürüyüşe çıkar, kimi müzik dinler, kimi de kendi kendine konuşur. Hani şu dışarıdan bakıldığında “Bu da mı delirdi acaba?” dedirten ama aslında beynin gizli terapisi olan durumdan bahsediyoruz. Evet, bu yazının kahramanı: itiraf sohbeti! Yani kendi kendine dertleşme, içini dökme, hatta tartışma hali.
Bunu hiç yapmadığını iddia eden varsa, ya gerçekten bir robot, ya da hafızası çok zayıf. Çünkü insanın kendi kendine konuşması, düşündüğünden çok daha doğal bir şey. Üstelik faydası da sandığından fazla.
İtiraf edelim, bazen bir konuyu kimseye anlatamayız. Ya karşımızdaki yanlış anlar diye korkarız, ya da “bu da mı meseleymiş” der geçerler. İşte o zaman kendi kendine konuşmak, adeta kişisel bir terapi seansı gibi olur. Üstelik ücretsiz, yargısız ve tamamen bize özel!
Kendi kendine konuşmanın en güzel tarafı, insanın beyninde dönüp duran o karmaşık düşünceleri düzene sokmasıdır. Mesela bir tartışmada ne demen gerektiğini düşünürken, aynanın karşısında prova yaparsın ya… İşte o aslında bir itiraf sohbetidir. Kimi zaman içinden gelen sesi dışa vurmak, düşünceleri şekillendirmek için birebirdir.
Birçok insan bunu farkında bile olmadan yapar. “Ben şimdi ne yapacağım?”, “Keşke şunu şöyle söyleseydim!”, “Ah, bu kadar da sinirlenmemeliydim.” gibi cümleler, aslında küçük itiraflardır. Bu cümleleri sesli söylemek, düşünceleri toparlamaya ve duyguları anlamlandırmaya yardım eder. Çünkü sesli düşünmek, beynin dikkatini toplar ve mantıklı kararlar vermeyi kolaylaştırır.
Bir de olayın eğlenceli tarafı var tabii. Kendi kendine konuşurken bazen öyle anlar gelir ki, birden kahkaha atarsın. Çünkü bir şeyleri yüksek sesle söylemek, içten bir farkındalık yaratır. “Ben ne saçmalıyorum ya!” derken bile, aslında o an bir farkındalık yaşarsın.
Psikologlar da bu konuyu destekliyor. Kendi kendine konuşmak, kişinin kendini tanıma sürecini hızlandırıyor. Aynı zamanda stresle baş etme becerilerini güçlendiriyor. Çünkü iç dünyamızdaki karmaşayı dile dökmek, onu kontrol altına almayı kolaylaştırıyor. Yani bir anlamda beyni rahatlatıyor, iç sesiyle barıştırıyor.
Peki “itiraf sohbeti” neden bu kadar özel? Çünkü bu konuşmalarda kimse seni yargılamıyor. Ne söylediğin, ne kadar saçma geldiği, ne kadar dramatik olduğu önemli değil. Önemli olan, o duygunun dışa çıkması. İnsan içini döktükçe hafifliyor. Tıpkı defterine yazmak gibi ama bu sefer kalem değil, sesin rehberin oluyor.
Kimi zaman öfkeni dışa vurmak, kimi zaman bir hatanı fark etmek, bazen de “Aferin bana be!” demek için kendi kendine konuşursun. Ve bu minik konuşmalar, özgüveni büyütür. Çünkü insan, kendini duymaya başladığında, aslında kendiyle barışmaya da başlar.
İtiraf sohbetleri aynı zamanda yaratıcılığı da ateşliyor. Beyin sesli düşündüğünde, yeni fikirler üretmeye daha açık hale geliyor. Yani belki de en iyi fikirlerini kimsenin duymadığı o anlarda buluyorsun. Belki bir şarkı sözü, belki bir iş fikri ya da sadece “artık böyle yaşamayacağım” cümlesi… Her biri, kendi iç sesinle yapılan mini bir devrimdir aslında.
Günün birinde biri seni kendi kendine konuşurken yakalarsa utanma. Çünkü o an aslında kendine yatırım yapıyorsun. Düşüncelerini şekillendiriyor, duygularını boşaltıyor, beynine reset atıyorsun. Bunu yapabilen insan, ruh sağlığı açısından güçlü bir noktadadır.
Kısaca, kendi kendine konuşmak ne garipliktir ne de zayıflık. Tam tersi, olgunluk göstergesidir. Dertleşebildiğin en güvenilir kişi bazen sensindir. Ve o “itiraf sohbetleri” sayesinde, kendini hem daha iyi tanır hem de hayata daha sağlam basarsın.
O yüzden, bir dahaki sefere içinden bir şey taşarsa, susma. Kendi sesinle konuş, düşün, çöz, gül, belki ağla ama mutlaka kendini dinle. Çünkü en iyi sohbet, bazen yalnızca seninle yaptığındır.
Benim Mekan 28
İlk yorum yazan siz olun.